Beyoğlu’nda Ağa Cami’nin olduğu Ağa Sokak’taki Ağa Lokantası ile tanıştığımda ben genç bir akademisyendim; Ağa Lokantası ise benden epey yaşlı, olgun bir işletme.

Seraf Mahmutbey yazımda bahsettiğim komposto ve turşu şişelerinin süslediği salonunda İstanbul mutfağına özgü yemekler, çorbalar, başta paça, etli yemekler, başta güveç, mevsiminde balıklar, dolmalar, pilavlar, zeytinyağlılar servis edilirdi. Ben iç pilav ile kompostonun uyumunu o salonda keşfetmiştim, bir de hünkar beğendiyi.

Beyoğlu o zamanlar hâlâ kentin eğlence ve kültür merkeziydi. Beyoğlu Barosu’nda iş tutan avukatların, meslek örgütlerine gelen mali müşavirlerin, mimarların ve mühendislerin, geçerken uğrayan bankacıların, fırsat peşindeki tüccarların, eğlence peşindeki iş insanlarının -o zamanlar işadamı idi, uğrak yeriydi. Ama en çok da çevreleriyle harmanlanan sanatçıların, eytişen entellektüellerin, eleştiren yazarların ve de kavga eden politikacıların semtiydi… Emek Sineması’nda el feneriyle yerinizi gösteren bordo ceketli abilerin, Nevizade garsonlarının, sokak arasında kaybolan bulaşıkçıların, düşen kalkan inşaat işçilerinin, bira parlatanlara Balık Pazarı’nın bodrum katlarda midye dolduranların, tabi ki de kader kurbanları, sosyal eşitsizliğin çocukları torbacıların, hapçıların, hırsızların, yankesicilerin, otopark mafyasının, sert adamların, pezevenklerin ve katillerin de… Kentin neredeyse her köşesinden buraya akın eden eylemcilerin; sokaklarda olmayı, buluşmayı, gülmeyi, eğlenmeyi, sohbet etmeyi olduğu kadar tartışmayı da seven, memleketi kurtarmak isteyen son kuşak öğrencilerin; yeni ortaya çıkan, varsıllaşan, tüketmeyi keşfeden kentli orta sınıfın, o beyaz yakalıların AKM’nin, Fransız Konsolosluğu’nun yada Borsa’nın önünde buluştuğu, yemeğe, içmeye, sinemaya, tiyatroya gittiği dönem…

Ağa Lokantası’nın bir esnaf lokantası olarak sadce öğlenleri değil, akşamları da dolu olduğu bir dönemdi. Meyhaneye gitmenin, Cumhuriyet’e, Yakup 2’ye, Papirus’a, akşam yemeğine çıkmanın, sinemaya, sergi açılışına, kokteyle, İFSAK’a yetişirken ayak üstü atıştırmanın, yemenin ve içmenin önemli olsa da farklı etkinliklerin uzantıları olduğu, Mercan’ın, Şampiyon’un zamanları…

Sonra ben uzaklara gittim… İstanbul şehir hayatının dışına.

İstanbul’a geri dönüşüm ise şehir merkezine değil, Yenibosna’ya, Basın Ekspres Yolu’na İkitelli’ye oldu. Ağa Lokantası ile ikinci karşılaşmam şubesini açtığı Hürriyet’in “arka sokağında” oldu: Işıl ışıl bir bahar günü, yoğurtlu bakla ile.

Ağa Lokantası da gazeteciler, sanayiciler ve iş insanları ile birikte şehrin periferisindeki yeni yükselen sanayi ve ticaret bölgesine taşınmıştı. Yemekler aynı ise de mekan Beyoğlu gibi ferah değildi. Tavan basık, zeytinyağlıların parlaması içeriyi yerince aydınlık kılmaya yetmiyordu.

Öte yandan Türkiye krizlere rağmen büyümeye ve hızla sanayaileşmeye devam ediyordu. İhracata dayalı birikim rejimi ve küçük imalat sanayi baskın işletme karakteri olarak yerleşirken, tıpkı Basın Ekspres Yolu gibi şimdilerde Hadımköy Yolu Cadesi olarak adlandırılan San Bir Bulvarı da sanayinin ve ihracatın bu büyümesine koşut hızlıca yükseldi. Fabrikaların pıtırak gibi inşaa edildiği Beylikdüzü-TEM Hadımköy Gişeler arasındaki bu yolda, Kilisli gibi tüm zamanların en muhteşem lokantalarından biri dışında kayda yemek yenecek bir yer yoktu, ta ki Ağa Lokantası müşterilerinin buraya taşındığını fark edip onları takip etmeye karar verene kadar! İşte Ağa Lokantası-Hadımköy Gişeler, bu göçün bir parçası olarak ortaya çıktı, yine aynı kavanozlar vitrindeydi ve mis gibi ayak paça kokusu!

Kaçırmayacağım bir, semizotudur; iki, gömlek sarma ve elbette yanında komposto. Karar veremezsem kurtuluş, kuzu tandır ama hünkar beğendi üstü yada incik haşlama muhteşem birer çözüm olur. Hamsi buğulama varsa yine kafam karışır. Sorun, tüm bunları yemek isterken karşına ekşili köfte çıkmasıdır…

Ağa Lokantası tarihtir. Bu kentin tarihi ile sınırlı değildir yeri, Türkiye iktisat tarihidir. Bunu Emine Tahsin’e yazdım.
Güneşli’ye dönersek. Güneşli’de artık Hürriyet’in arka sokakları epey karanlık. Ağa Lokantası şubesini kapatalı epey oldu. Pandemi, uzaktan çalışma ama elbette asıl merkezî basın, havuzda çürüyen medya ve remote gazetecilik Ağa Lokantası’nın Güneşli şubesinin de sonu oldu.
Öte yandan, yükselen bilgi teknolojileri ve inovasyon işçileri, ilk Ağa Lokantası’nın Beyoğlu Sakız Ağacı Caddesi üzerinde açılmasından neredeyse yüz yıl sonra bugün bir teknoparkta hayat buldu! Evet, Ağa Lokantası o kadar dinamik ki ve o kadar iktisada sıkı sıkıya bağlı ki, YTÜ Davutpaşa kampüsü içindeki Teknokent’e açmakta hiç gecikmedi son şubesini. Ellerine sağlık…

Ağa Lokantası Hadımköy Gişeler
Alkent 2000, Akçaburgaz mah, karşısı No:186, 34522 Esenyurt/İstanbul
0262 644 10 99

Değerlendirme
Lezzet 9/10 (10 en iyi)
Fiyat: 7/10 (1 en ucuz)
Servis 8/10 (10 en hızlı)
Ortam 9/10 (10 en huzurlu)

Aziz Hatman / [email protected]