DOLAR 32,3798 -0.2%
EURO 34,7686 0.04%
ALTIN 2.435,01-0,14
BITCOIN %
İstanbul
13°

PARÇALI BULUTLU

KALAN SÜRE

“Ekonomimizde yeniden dengeleme ihtiyacı çok açıktır”

“Ekonomimizde yeniden dengeleme ihtiyacı çok açıktır”

Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Başkanı Alpaslan Çakar, bankacılık sektörünün Türkiye'nin gücüne ve geleceğine inanarak yatırımlarını büyüttüğünü belirterek, "Paydaşlarımız ile iş birliği içinde ekonomik büyümeden güç almaya ve gücümüzü üretim, yatırım, istihdam ve ihracat artışını destekleyerek, büyümenin ve refah artışının sürdürülmesinde kullanmaya devam ediyoruz." dedi

ABONE OL
17 Ağustos 2023 13:45
“Ekonomimizde yeniden dengeleme ihtiyacı çok açıktır”
0

BEĞENDİM

ABONE OL

TBB’nin 66. Genel Kurul toplantısı Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in katılımıyla gerçekleştirildi.

Genel kurulda konuşan Çakar, dünya ekonomisi için 2022’nin oldukça zorlu geçtiğini aktararak, salgın sonrasında yaşanan güçlü toparlanmanın getirdiği olumlu havanın kısa sürede değiştiğini, küresel büyümede, ticaret hacminde risklerin ve belirsizliğin arttığı bir döneme girildiğini söyledi.

Enerji, emtia ve tarım fiyatlarındaki hızlı tırmanmanın yukarı yönlü olan enflasyona ivme kazandırdığına işaret eden Çakar, “Enflasyonun dünya ortalaması 2022 yılında yüzde 8,7 ile 1996 yılından sonraki en yüksek düzeyine ulaşmıştır. Gelişmiş ülkelerde ise ortalama enflasyon yüzde 7,2 ile 1983 yılından sonraki en yüksek düzeyine çıkmıştır. Küresel manşet enflasyonun 2023’te yüzde 6,8’e ve 2024’te yüzde 5,2’ye düşmesi bekleniyor. Son dönemde yaşanan gelişmeler sebebiyle ülkeler, finansal istikrarın ve fiyat istikrarının sağlanması, mali disiplin, para politikasında sıkılaştırma, borç yönetimi, büyümenin sürdürülmesi gibi alanlarda bir politika dengesi oluşturmaya çalışmaktadırlar.” ifadelerini kullandı.

Çakar, uluslararası ekonomik ve siyasi alandaki gelişmelerin Türkiye ekonomisinin performansını da etkilediğini, bir süredir sert ve ters yönde esen rüzgârlara rağmen dirençli kalarak ve büyümeyi sürdürebildiklerini kaydetti.

2022 yılında para ve kredi politikasına ilişkin çok sayıda düzenleme yapıldığını belirten Çakar, “Bankacılık sektörü hem ekonomi politikasını hassasiyetle destekledi hem de ihtiyatlı bir yaklaşım içinde bilançosunu yönetti. 2023 Haziran itibarıyla, Türk Bankacılık Sektörü’nün bilanço büyüklüğü 19 trilyon TL olup, bilançonun milli gelire oranı yüzde 100 civarındadır. Kur korumalı mevduatın etkisiyle TL’nin payı aktifte yüzde 59, pasifte ise yüzde 56 olarak gerçekleşmiştir. 2023 Haziran itibarıyla, krediler 10 trilyon TL, menkul kıymetler portföyü ise 3,2 trilyon TL seviyesindedir.” şeklinde konuştu.

“Krediler büyürken, riskler makul ölçülerde seyretti”

Çakar, ticari krediler içinde en büyük payın yüzde 29 ile imalat sanayiinde olduğuna dikkati çekerek, “İmalat sanayinin payı son 5 yılda 5 puan arttı. Üretimin, ihracatın ve istihdamın belkemiğini oluşturan çok sayıdaki sektöre kullandırılan kredilerin payının daha da artırılmasının öneminin farkındayız. Ticaret sektörü yüzde 16, inşaat yüzde 10, enerji sektörü yüzde 8 pay ile sıralanmaktadır. Stratejik önemi daha artan turizm ve tarım sektörlerine kullandırılan kredilerin artırılmasında yoğun bir rekabet bulunmaktadır. Krediler büyürken, riskler makul ölçülerde seyretti.” dedi.

Bankacılık sektörünün güçlü öz kaynağa sahip olduğunu ve kredi büyümesini destekleyecek bir sermaye yeterliliği ile çalışmakta olduğunu vurgulayan Çakar, sözlerini şöyle sürdürdü:

“2023 yılının ilk yarısı sonunda, sermaye yeterliliği yüzde 18. Sermaye yeterliliğinin hesaplanmasında sağlanan esnekliklerin etkisi yüzde 0,5 düzeyinde ve sınırlı seviyede. Öz kaynakların güçlü kalmasına hassasiyet gösteriyoruz. Çünkü bu sayede, kredi artışını sürdürebilmek, riskleri doğru yönetebilmek, şoklara karşında dayanıklı kalabilmek, iç borçlanmayı desteklemek, dış finansman sağlayabilmek, uluslararası rekabet gücünü korumak ve artırabilmek mümkün olabilecektir.

Öz kaynakların büyümesini ve güçlü kalmasını destekleyen en önemli kalem olan net kârın öz kaynaklara olan katkısında iyileşme olmuştur. Öz kaynak kârlılığı nominal olarak yükselmiştir, ancak enflasyonun gerisinde kalmıştır. Enflasyona endeksli menkul kıymetlerin piyasa değerinin yükselmesi yanında, bankacılık hizmetlerindeki artış bağlı olarak faiz dışı gelirler öz kaynak kârlılığını olumlu etkilemiştir.”

Alpaslan Çakar, sektör olarak amaçlarının, finansal sektörü TL cinsinden büyüterek ekonomik faaliyeti desteklemek ve toplumun ilerlemesine katkıda bulunmaya öncülük etmek olduğunu aktardı.

Çakar, 6 Şubat Kahramanmaraş depreminden sonra Birlik olarak krediye erişiminde gerekli kolaylıkların gösterilmesi, kredilerin ertelenmesi ya da ötelenmesi, bazı durumlarda borçların silinmesi, hizmetlerin kesintisiz sürdürülmesi için hizmet birimlerinin kısa sürede toparlanması ve geçici hizmet birimlerinin oluşturulması yönünde kararlar aldıklarını hatırlattı.

“Direncin artırılmasına yönelik ekonomi politikalarını değerli buluyor ve destekliyoruz”

Ekonomide istikrarın sağlıklı ve kalıcı olarak tesisini, şoklara karşı direncin artırılmasına yönelik ekonomi politikalarını değerli bulduklarını ve desteklediklerini ifade eden Çakar, şunları söyledi:

“Finansal istikrarın tesisinde, tasarruf dengesinin makul düzeye çekilmesine, düşük ve öngörülebilir enflasyon ortamına, düşük enflasyonun sağlanmasında ise mali disipline ihtiyacımız olduğunu biliyoruz. Uzun süredir yüksek düzeyde ve inatçı bir özellik göstermesinden dolayı enflasyonla savaşın küresel ölçekte ve ülkemizde çetin geçeceğinin de farkındayız. Ne var ki düşük düzeyde bir enflasyon ortamının her yönüyle ekonomik performansı çok olumlu etkileyeceğini de yakın dönemde tecrübe ettik.

Mali disiplini ve düşük enflasyonu hedefleyen yaklaşımların, finansal istikrarın sürdürülmesine ve büyümesine, TL’ye olan talebin artmasına, beklentilerin olumlu kalmasına, yönetilebilir bir risk ortamının oluşmasına uluslararası entegrasyonun güçlenmesine, ülkemizin rekabet gücünün iyileşmesine, piyasa dinamiklerinin çalışmasına, finansal sektörün işlevinin daha etkin olmasına, böylece ülkemizin sağlıklı büyümesine ve refah artışına daha yüksek katkı vereceğine inanıyoruz.

Bankacılık sektörü, ülkemizin gücüne ve geleceğine inanarak yatırımlarını büyütüyor. Paydaşlarımız ile iş birliği içinde ekonomik büyümeden güç almaya ve gücümüzü üretim, yatırım, istihdam ve ihracat artışını destekleyerek, büyümenin ve refah artışının sürdürülmesinde kullanmaya devam ediyoruz.”

Türkiye Bankalar Birliği (TBB) 66. Genel kurul Toplantısı’nın açılışında konuşan Şimşek, bankacılık sektörünü tedirgin eden negatif net faiz marjı döneminin büyük oranda geride kaldığını, bankacılık sektörünün yüksek aktif kalitesi ve güçlü sermaye yapısıyla sağlıklı bir görünüme sahip olduğunu söyledi.

Şimşek, “Özellikle önümüzdeki dönemde biz finansal mimari ve altyapının güçlendirilmesi programıyla, finansal ekosistemde uygulayacağımız reformlarla, finansal istikrarı daha da güçlendireceğiz, pekiştireceğiz. Sermaye piyasalarını derinleştireceğiz, sürdürülebilir finans, katılım finansı ve sigortacılık sektörünün gelişmesi için önemli adımlar atacağız.” diye konuştu.

Bu çerçevede finansal piyasalarda risk yönetimini güçlendireceklerini vurgulayan Şimşek, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Sistemik öneme haiz risklerin, kurumların takibini daha etkin bir şekilde yapacağız. Karbon piyasasını kuracağız. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası ürünlerinin katılım finansa uyumunu sağlayacağız. Katılım esaslı sigortacılığın gelişmesi için ilave adımlar atacağız. Bu güçlü yapısı ve daha destekleyici dış finansman koşulları altında sektörün reel ekonomiyi desteklemek için önümüzdeki dönemde yurt dışı finansman imkanlarını daha güçlü bir şekilde değerlendirmesini bekliyoruz. Dolayısıyla sektörden bir beklentimiz bu.”

“Özel bankaların sadece tüketici kredilerine odaklandığı dönem artık geride kalmalı”

Bakan Şimşek, iç talepte bir dengelenme ihtiyacı bulunduğunu belirterek, bankalardan, cari açığın iyileşmesi ve dezenflasyon sürecinin başarısı için programlarına uygun hareket etmelerini beklediklerini vurguladı.

Özellikle ihracatın desteklenmesinin büyük önem arz ettiğine işaret eden Şimşek, şunları kaydetti:

“Bugüne kadar kamu bankalarının ihracat ve yatırımların finansmanıyla ticari kredilerde çok büyük bir rol üstlendiğini görüyoruz. Özel sektör bankalarının bu anlamda geride kalmasının sebeplerini de iyi biliyoruz. Özel bankaların sadece tüketici kredilerine odaklandığı dönem artık geride kalmalı. Çünkü bunun şartları ortadan kalkmıştır. Bu sürdürülebilir değildir. Artık haklı bir gerekçeleri de kalmamıştır. Reel sektörü desteklemek esas vazifemizdir. Reel sektör tabii ki yatırım, istihdam, üretim ve ihracat çerçevesinde önceliklendirilecektir. Burada sürdürülebilir yüksek büyümenin devamı için reel sektörümüzün finansmana kesintisiz erişimi tabii ki olmazsa olmazdır.”

“Yani maliye politikası ve para politikası eş güdüm içerisinde olacak”

Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek, dün gerçekleştirilen Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) toplantısında ülkenin dört bir yanından gelen oda ve borsa başkanlarının kendileri ile tespit ve değerlendirmelerini paylaştığını anlattı.

Hemen hemen hepsinin ortak noktalarından bir tanesinin “finansmana erişim” konusu olduğunu aktaran Şimşek, şunları kaydetti:

“Bankacılık sektörümüzün, özellikle yatırım olsun, istihdam olsun, üretim olsun, ihracat olsun çok güçlü destekleri hep olmuştur. Önümüzdeki dönemde daha seçici bir şekilde ülkemizin cari açığını azaltacak, enflasyonu kontrol altına alacak çerçevede bizim politikalarla uyumlu bir şekilde büyümelerinin devamını arzuluyoruz. Reel ekonomiye çok daha güçlü bir şekilde desteklerinin devamını arzuluyoruz. Bu konuda da üzerimize düşeni biz de yapacağız. Yani maliye politikası ve para politikası eş güdüm içerisinde, hedef odaklı olacak. Az önce de ifade ettiğim gibi sizleri biz birer paydaş olarak görüyoruz. Çok önemli birer paydaş… Sizinle birlikte programı uygulamayı ve hatta dönem dönem sizlerle istişare ederek bazı tedbirlerin tasarımını da birlikte yapmak istiyoruz.”

“Bankacılık sektörü ekonomimize önemli katkılar sağlamayı sürdürecek”

Mehmet Şimşek, bankacılık sektörünün kaliteli beşeri sermayesi, teknolojik altyapısı, tecrübeli yönetimi ve dünya standartlarındaki düzenleme ve denetleme sistemi sayesinde bugüne kadar ülkenin büyümesini güçlü bir şekilde desteklediğini söyledi.

Şimşek, “Bunun devamı da tabii ki sadece arzu değildir, bir ihtiyaçtır. Bu çerçevede de yolumuza devam edeceğiz. Fiyat istikrarı ve sürdürülebilir yüksek büyümeyi hedeflediğimiz bu dönemde en önemli paydaşlarımızdan olan bankacılık sektörümüzün önümüzdeki dönemde de bu sorumlulukla önemli katkılar sağlayacağına ilişkin en ufak bir şüphemiz bulunmamaktadır.” dedi.

Genel kurul toplantısının açılış konuşmalarının ardından Bakan Şimşek tarafından eski Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Başkanı Mehmet Ali Akben’e teşekkür plaketi verildi.

Sektörün küresel finansal kriz, yakın dönemde yaşanan salgın ve birçok iç ve dış şok karşısında dayanıklılığını ispatladığını vurgulayan Şimşek, “(Bankacılık sektörü) Dolayısıyla ekonomimizin en önemli bir yapı taşıdır.” dedi.

“Küresel parasal sıkılaşmanın muhtemelen sonuna gelindi”

Şimşek, küresel büyümenin zayıf seyrettiği bir dönemde olduklarını, gelecek 5 yılda küresel büyümenin uzun vadeli ortalamaların oldukça altında gerçekleşeceğinin görüldüğünü ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Önümüzdeki 5 yıl içerisinde küresel büyümenin yüzde 3 civarında olması bekleniyor Burada tabii ki küresel parasal sıkılaştırmanın etkisi de var, yapısal karşı rüzgarlar da var. Küresel parasal sıkılaştırma etkisini çok net bir şekilde hissettiriyor. Küresel enflasyon düşüyor ancak hala uzun dönem ortalamalarının oldukça üzerinde. Enflasyondaki düşüş tabii ki önemli. Küresel parasal sıkılaşmanın muhtemelen sonuna gelindi. Yakınız. Yani 2024’ün ikinci yarısından itibaren bir gevşeme olasılığı artmıştır. Küresel enflasyonla mücadelede tabii ki finansal koşullardaki sıkılaşma beraber geldi.”

“Büyüme performansımız oldukça güçlü seyretmeye devam ediyor”

Mehmet Şimşek, son 20 ayda 12 gelişmiş ülke merkez bankasının toplam 104 kez, Türkiye’ye benzeyen 22 gelişmekte olan ülkede ise 158 kez olmak üzere toplamda 262 kez faiz artırıldığını söyledi.

Küresel anlamda parasal sıkılaştırma döngüsünün sonuna yaklaşıyor olmalarını “olumlu” olarak değerlendiren Şimşek, şöyle devam etti:

“Ümit ediyoruz ki 2024’ün ikinci yarısından itibaren küresel finansal koşullarda daha destekleyici bir ortamla karşı karşıya kalırız. Ülkemize baktığımız zaman büyüme performansımız oldukça güçlü seyretmeye devam ediyor. 2003-2022 döneminde ortalama, ülkemiz reel olarak yüzde 5,4 büyüdü. 2023 yılında bütün bu sıkıntılı küresel finansal koşullara rağmen yüzde 4,5 civarında bir büyüme öngörüyoruz. Ancak bir süredir büyümenin temel belirleyicisi iç talep olmuştur. Tabii iç talepteki bu güçlü artış makro finansal istikrarı, cari açık ve enflasyon üzerinden tehdit ediyor. Bu türden bir sorunlarla ülkemizi karşı karşıya bırakmış durumda.”

“Ekonomimizde yeniden dengeleme ihtiyacı çok açıktır”

Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek, Türk ekonomisinde yeniden dengeleme ihtiyacının çok açık olduğunu belirterek, “Politika çerçevemizi bu yeniden dengelenme ihtiyacına göre şekillendiriyoruz. Daha önce de ifade ettiğim üzere ekonomi politikalarımızda şeffaflık, tutarlılık, öngörülebilirlik, uluslararası normlara uygunluk temel ilkelerimizdir. Bu temel ilkeler çerçevesinde biz ekonomi politikalarımızı şekillendiriyoruz.” diye konuştu.

Teşebbüs hürriyetini, serbest kambiyo rejimini, dalgalı kur sistemini, dışa açık ve kurala dayalı ekonomi ilkelerini benimseyen bir sistem anlayışı içerisinde ilerleyeceklerini altını çizen Şimşek, “Kısa vadede bizim önceliğimiz tabii ki makro finansal istikrarın kalıcı bir şekilde tesis edilmesi ve öngörülebilirliğin artırılmasıdır. Para, maliye ve kredi politikalarımızı bu hedefleri sağlayacak şekilde oluşturuyoruz, şekillendiriyoruz. Finansal istikrarımızı güçlendirmek ve piyasa mekanizmalarının işlevselliğini artırmak için para politikasında başlattığımız sadeleşme ve sıkılaşma adımları devam edecektir. Para ve maliye politikalarını eşgüdüm içerisinde yürütmeye devam edeceğiz.” şeklinde konuştu.

“Ülkemizin eurobond tahvil faizlerinde 100 baz puanın üzerinde bir düşüş olmuştur”

Bakan Şimşek, seçim sonrası azalan siyasi belirsizlik ile para ve maliye politikasında attıkları adımların Türkiye ekonomisine ilişkin beklentileri olumlu etkilemeye başladığını ifade ederek, şunları kaydetti:

“Ülkemizin risk pirimi 700 baz seviyesinden 400 baz civarına gerilemiştir. Bu ekonomideki bütün aktörlerin daha makul maliyetlerle dışarıdan kaynak bulmasının önünü açmıştır. Küresel finansal koşullardaki sıkılaşmaya rağmen ülkemizin eurobond tahvil faizlerinde 100 baz puanın üzerinde bir düşüş olmuştur. Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları Türkiye’ye ilişkin daha olumlu bir perspektif sunmaya başlamışlar, hatta geçtiğimiz hafta içerisinde bir kredi derecelendirme kuruluşu bankacılık sektörümüzün görünümünü negatiften durağana güncellemiştir. Sermaye piyasalarımıza fon akışı başlamıştır. Tüm bu gelişmeler yurt dışı finansman imkanlarına erişimi kolaylaştırırken aynı zamanda maliyeti de önemli ölçüde azaltmıştır.”

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.