DOLAR 33,6982 0.15%
EURO 37,1433 0.35%
ALTIN 2.715,882,25
BITCOIN %
İstanbul
27°

AÇIK

KALAN SÜRE

Türkiye için stagflasyon tehlikesi!

Türkiye için stagflasyon tehlikesi!

Türkiye'de aylık enflasyon artışı devam ederken ekonomide yavaşlama emareleri görülüyor. Bu durum "Türkiye stagflasyona mı giriyor" sorusunu gündeme getirdi. Stagflasyon hem enflasyonun yükseldiği hem de durgunluğun aynı anda yaşandığı ekonomileri tanımlayan bir sözcük... Peki stagflasyon nedir, hangi sonuçları doğurur? Stagflasyon en çok hangi kesimleri etkiler? Stagflasyondan çıkmak için izlenmesi gerek yok nedir? İşte beş soruda stagflasyon kavramı ve etkileri...

ABONE OL
18 Ağustos 2024 17:50
Türkiye için stagflasyon tehlikesi!
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Türkiye ekonomisinin içinden geçtiği yüksek enflasyon süreci, olumsuz etkilerini hem çalışan ve emekli kesiminde hem de üreticilerde ve şirketlerde göstermeye devam ediyor. Son günlerde ise, Türkiye’nin yılın son çeyreği ile birlikte “ekonomide enflasyon artışı ile durgunluğun aynı anda yaşanması” anlamına gelen ‘stagflasyon’a doğru sürüklendiği yorumları yapılıyor.

Hem ücretliler hem şirketler zorda

Türkiye’de iktidar faiz artırımı ve ücretleri baskılama gibi yöntemlerle tüketimi azaltarak yüksek enflasyonla mücadele etmeye çalışıyor. Ancak bu durum milyonlarca çalışan ve emekli için enflasyon karşısında giderek fakirleşme sonucunu doğuruyor.

Öte yandan şirketler tarafında da enflasyonla mücadelede tercih edilen yollar sıkıntı yaratmış durumda. Son olarak hükümetin vergi gelirlerini artırmak için uygulamaya soktuğu “enflasyon muhasebesi” nedeni ile iş dünyasında yeni yatırımlar durma noktasına geldi.

İş dünyası tepkili

Müstakil İş adamları ve Sanayicileri Derneği (MÜSİAD) tarafından yapılan açıklamada, “KOBİ’lerimiz başta olmak üzere sanayicimizin bu ay uygulanması istenen enflasyon muhasebesinin oluşturacağı bu haksız vergiyi yüklenecek durumu ve imkânı bulunmamaktadır” denildi. İstanbul Sanayi Odası (İSO), İstanbul Ticaret Odası (İTO) ve Ankara Sanayi Odası (ASO) da söz konusu düzenlemeyi eleştiren ve geri alınmasını talep eden açıklamalar yaptılar.

Kimi ekonomistler önümüzdeki aylarda hane halkları ve şirketler için tablonun daha da ağırlaşacağı uyarısı yaparken, kimi ekonomistler ise enflasyonla mücadelenin başarılı olması için bu ‘acı fatura’nın ödenmesi gerektiği görüşünde.

Peki son günlerde bir yandan fiyat artışları karşısında eriyen gelirler, diğer yandan ekonomik aktivitedeki durgunluk eğilimi ile ortaya çıkan ‘stagflasyon’ endişesi, bu tartışmaların neresinde duruyor?

DW Türkçe servisi beş soruda ‘stagflasyon’un nedenlerini, sonuçlarını ve yüksek enflasyon ortamından çok daha tehlikeli sayılan stagflasyon ortamından nasıl çıkılabileceğini araştırdı…

Stagflasyon Nedir?

Ekonomi ve finans alanında ‘stagnasyon’ (durgunluk) ile enflasyonun aynı anda görüldüğü süreçlere, iki kelimenin birleşimi ile oluşturulan ‘stagflasyon’ adı veriliyor. Ülke ekonomilerinde fiyat artışları sürerken büyümenin durma noktasına geldiği dönemleri tarif eden ‘stagflasyon’, toplumsal refah açısından en tehlikeli durumlardan biri olarak görülüyor.

Bir ekonomi neden stagflasyon sürecine girer?

İktisat bilimi ‘stagflasyon’ sürecine yol açan nedenlerin başında yanlış para ve maliye politikaları sonucunda yükselen enflasyonu gösteriyor. Bunun yanında, gerek iç gerek dış nedenlerle döviz kurlarında yaşanan dalgalanmalar ve bölgesel finansal krizler de stagflasyonu tetikliyor.

Yüksek enflasyon ve belirsizlik ortamı sonucu, hem halk tüketimini kısmaya başlıyor hem de şirketler yeni yatırım ve istihdam yaratma planlarını askıya alıyor. Böylelikle ekonomide ortaya çıkan düşük büyüme ve hatta küçülme ortamı, stagflasyon sürecine girildiği anlamına geliyor.

Türkiye stagflasyon sürecine girdi mi?

Türkiye, açıklanmış resmi verilere göre henüz tam olarak ‘stagflasyon’ sürecine girmiş değil. Ancak büyümeye yönelik öncü göstergeler, aylık bazda enflasyon artışının sürmesi ve enflasyonla mücadelenin para politikaları ile sınırlı kalması, önümüzdeki aylarda ‘stagflasyon’ tehlikesinin arttığına işaret ediyor.

Son iki yılda Türkiye’nin dünyanın en yüksek enflasyonuna sahip ülkelerinden biri haline geldiği görülüyor. Türkiye Temmuz 2024 verilerine göre, yıllık bazda yüzde 61,78 enflasyonla AB ülkeleri içerisinde birinci, G-20 ülkeleri arasında ise Arjantin’den sonra ikinci sırada yer alıyor.

Yine döviz kurlarındaki yükseliş ve TL’deki değer kaybı da dikkat çekiyor. Son 3 yılda dolar kuru 8,5 TL’den 33,7 TL’ye yükselerek yüzde 286 değer kazandı. Euro kuru ise aynı dönemde 9,9 TL’den 37,2 TL seviyelerine çıkarak yüzde 275 değer kazandı.

Enflasyonla mücadele kapsamında büyümenin yavaşlama eğilimine girmesi de, Türkiye için stagflasyon sürecinin yakın olduğu görüşünü güçlendiriyor. 2023 yılını yüzde 4,5 büyüme ile kapatan Türkiye, 2024’ün ilk çeyreğinde ise yüzde 5,7’lik büyüme yakalamıştı.

Geçen günlerde açıklanan sanayi üretim endeksi, dış ticaret endeksi ve Türkiye İmalat Satın Alma Yöneticileri (PMI) Endeksi verilerinde görülen düşüşler, Türkiye’nin pandemi ve deprem felaketine rağmen 15 aydır aralıksız sürdürdüğü büyümesinde sona gelindiğinin işaretleri olarak görülüyor.

Örneğin Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi’nin (BETAM) 29 Temmuz’da yayınladığı “Ekonomik Büyüme ve Tahminler – Temmuz 2024” araştırmasına göre, Türkiye ekonomisi 2024’ün ikinci çeyreğinde yüzde 0,6 küçüleceği öngörüldü.

Stagflasyon sonucunda ortaya çıkan sorunlar nelerdir?

Stagflasyon sürecinin en endişe veren tarafı, istihdam piyasası üzerindeki yıkıcı etkileri olarak özetlenebilir. Bir ülkenin ekonomisinde stagflasyon yaşandığında işsizlik artar. Bir yandan işsizlik artarken diğer yandan fiyatlar yükselmeye devam ettiği için de çalışanların ve emeklilerin yaşam koşulları giderek bozulur. Yüksek maliyetlere dayanamayan şirketler ise önce işten çıkarmalara, sonrasında ise iflasa giden bir sürece girebilir.

İstihdam piyasasına ilişkin son veriler, Türkiye’de işsizlikte yükseliş emareleri olduğunu gösteriyor. TÜİK verilerine göre 15 ve daha yukarı yaştaki kişilerde işsiz sayısı 2024 yılı Haziran ayında bir önceki aya göre 234 bin kişi artarak 3 milyon 305 bin kişi oldu. İşsizlik oranı ise 0,7 puan artarak yüzde 9,2 seviyesinde gerçekleşti.

Zamana bağlı eksik istihdam, potansiyel işgücü ve işsizlerden oluşan atıl işgücü oranı ise 2024 yılı Haziran ayında bir önceki aya göre 3,8 puan artarak yüzde 29,2 oldu. Bir başka deyişle, neredeyse çalışabilir nüfus içerisinde her 3 kişiden biri işsiz konumunda. 15-24 yaş grubunu kapsayan genç nüfusta işsizlik oranı da bir önceki aya göre 1,7 puan artarak yüzde 17,6 oldu.

İstihdam piyasasında bunlar yaşanırken, şirketlerin yeni yatırım hevesi de giderek kırılıyor. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı verilerine göre, haziranda teşvikli yatırımlar geçen yılın aynı ayına göre yüzde 43,6 azalarak 63 milyar 367 milyon liraya geriledi. Aynı dönemde teşvike bağlana yatırım sayısı ise yüzde 38,02 azalarak 771’e indi. Yılın ilk altı ayına bakıldığında ise, teşvik belgeli yatırım tutarının geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 42,75 azaldığı görülüyor.

Bir ülke stagflasyon ortamından nasıl çıkabilir?

Yüksek enflasyonla mücadele eden bir ülkede, gerek para politikaları gerekse maliye politikaları ile fiyat bozulmalarının önüne geçmek için kullanılan araçlar, ekonomik durgunluğa kapı aralıyor. Bir yandan enflasyonu düşürüp diğer yandan yüksek büyüme rakamlarına ulaşmak, iktisat bilimi açısından kabul gören bir yaklaşım değil. Enflasyonla mücadele konusunda ilk atılacak adım ise faizlerin artırılması yoluyla ekonominin soğutulması olarak özetlenebilir.

Türkiye’de 28 Mayıs 2023 seçimlerinin ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı faiz indirimi politikasından vazgeçiren Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in ekonominin başına gelmesi ile politika faizi 9 ayda yüzde 8,5’ten yüzde 50’ye yükseltildi. Politika faizi mart ayından beri bu seviyede sabit tutuluyor.

Bununla birlikte stagflasyona giden süreçten kurtulmak için bankalardaki mevduatlara ilişkin zorunlu karşılık oranlarını yükseltmek de mücadele yöntemlerinden biri olarak öne çıkıyor. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) da 23 Mayıs’ta kısa vadeli TL mevduat için zorunlu karşılık oranını yüzde 8’den yüzde 12’ye, uzun vadeli mevduat için ise sıfırdan yüzde 8’e çıkardı.

Vergi artışları, enflasyon muhasebesi, fiyat ve ücret artışlarına müdahale, yüksek fiyatla satış yapan işletme ve şirketlere ceza gibi yöntemler de stagflasyondan çıkış için genel kabul gören araçlar olarak biliniyor. Tüm bu adımların hayata geçirilmesi konusunda ise hükümet ile merkez bankaları arasındaki koordinasyon ve uyum sağlanması gerekiyor.

Türkiye’de de enflasyonla mücadelenin başarılı olabilmesi için belli bir süre büyümeden ödün verilmesi gerekiyor. Öte yandan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “faiz neden, enflasyon sonuçtur” önermesi gibi, “büyümeden taviz vermeden enflasyonla mücadele ederiz” fikrinde ısrar edilmesi halinde ise, fiyat artışlarını durdurmak konusunda kayda değer bir başarı elde edilmesi zorlaşacak.

Özetle, enflasyonla savaşırken ekonomide oluşacak durgunluk ve işsizlik artışına karşı, hükümetin hane halklarını nasıl koruyacağı, bu “acı fatura”nın ne oranda can yakacağının da göstergesi olacak.

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP