DOLAR 32,4504 -0.15%
EURO 34,8290 -0.66%
ALTIN 2.441,260,23
BITCOIN %
İstanbul
17°

AZ BULUTLU

KALAN SÜRE

Türkan Saylan: Korkusuz bir eğitim ve halk sağlığı savaşçısı

Türkan Saylan: Korkusuz bir eğitim ve halk sağlığı savaşçısı

ABONE OL
25 Ekim 2022 16:02
Türkan Saylan: Korkusuz bir eğitim ve halk sağlığı savaşçısı
0

BEĞENDİM

ABONE OL

1980’de halk arasında “cüzzam” olarak bilinen lepra üzerine çalışacak bir yardımcı arayan Prof. Dr. Türkan Saylan’ın meslektaşı Müeyyet Perk, yeni mezun hemşire Ayşe Yüksel’i arar. Akademisyenlik sınavlarına hazırlanan genç kadın “Hayır” der.

Ayşe Yüksel, gelen ısrarlı aramalar sonrası, “Müeyyet Hocam siz söyleyemiyorsunuz herhalde, ben gidip söyleyeyim” diyerek Türkan Saylan’ın odasının yolunu tutar.

İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’ndeki odanın kapısı sonuna kadar açıktır. Yazmalı perdeleri, yerdeki Anadolu kilimi, masasındaki maden işçisi heykeli, telefon ile konuşması, hemşire, hekim ve hastalarıyla olan iletişimi Yüksel’i şaşırtır:

“O güne kadar bir profesör hekimde görmediğim şeylerdi. ‘Hayır’ demeye gittiğim odasında ‘Evet’ dedim. Hiçbir zaman da pişman olmadım.”

Türkan Saylan’ın Ayşe Yüksel’le olan hoca öğrenci ilişkisi, 30 yıllık sıkı bir yol arkadaşlığına, sadece lepraya değil, bu hastalığa yakalananların toplumda yaşadığı sosyal dışlanmaya karşı da zorlu bir mücadeleye dönüşür.

Doğu ve Güneydoğu illerine yaptıkları ziyaretler sırasında kız çocukları ve kadınların yaşadıklarına tanık olan Saylan, eğitimde cinsiyet eşitliğini sağlamayı kendine görev edinmeye bu yıllarda başlayacaktır.

Lepra konusunda sorumluluk almak istedi

Tıp fakültesi öğrencisiyken evlenen Türkan Saylan, ilk çocuğuna hamileyken ders için Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’ni ziyarete gider. Gördüklerinden çok etkilendiğini düşünürken bahçe duvarının dış tarafındaki lepra servisindeki hastalar dikkatini çeker.

Ayşe Yüksel’in Saylan’dan dinlediği anıları şöyle:

“Türkan Hoca ve arkadaşlarına hastalara dokunmamaları ve uzaktan bakmaları söylenmiş. Türkan Hoca çok şaşırmış – ‘Bir hekim olarak neden dokunmayalım’ diye! O gün karar vermiş, ilerde bir gün bu konu ile uğraşacağına. Mezun olmuş, çocuklarını büyütmüş, cildiye uzmanı olmuş. Artık zamanı geldi diyerek İngiltere’ye lepra konusunu öğrenmeye gitmiş. Bir yıl sonra Türkiye’ye dönerek Sağlık Bakanlığı’na müracaat edip, lepra konusunda sorumluluk almak istediğini söylemiş.”

“1958 yılıydı. Bakırköy Akıl Hastanesi’ni görmeye gitmiştik. Çırılçıplak, iyileşme şansı olmayan, bakımsız, sahipsiz birçok insan parmaklıkların arkasındaydı. Cüzzamlılar pavyonuna giderken, ‘Sakın yaklaşmayın, ellerinizi değdirmeyin, uzak durun’ diye uyarıyorlardı bizi. Bu bana çok ters geldi birden. Hayvanat bahçesine mi gidiyoruz?”

Türkan Saylan’ın ‘Güneş Umuttan Şimdi Doğar’ adlı kitabından

Saylan kimsenin ilgilenmek istemediği bir konuda gönüllü olunca, 28’inci Lepra Servisi’nin sorumlu hekimi yapılır. İstanbul Tıp Fakültesi’nde cildiye alanında öğretim üyesi olarak görevini sürdürür.

Yüksel ve Saylan’ın da aralarında olduğu ekip, 1983-1995 yılları arasında Sağlık Bakanlığı-Emmaus işbirliği ile başta Van olmak üzere lepranın var olduğu bütün iller, ilçeler köyler taranarak, hasta ve yakınlarına ulaşır.

Tıbbı ve cerrahi tedavileri yapılır, fiziksel ve sosyal rehabilitasyonları sağlanır.

  • Türkan Saylan, 1976’da Cüzzamla Savaş Derneği’ni (CSD) 1980 yılında İstanbul Üniversitesi Lepra Araştırma ve Uygulama Merkezi’ni kurdu,
  • Merkez, 1981’de İstanbul Lepra Hastanesi adıyla açıldı,
  • Saylan, Sağlık Bakanlığı ve Tıp Fakültesi’nden hemşire, hekim ve personel sağlamaya çalıştı. Lepra hastalarının binlerce çocuğunun okutulması için çabaladı. Hemşire, doktor, mühendis olmalarını destekledi,
  • Onun çabaları sonucu Dünya Sağlık Örgütü (WHO) Türkiye’yi “lepranın çok azaldığı” ülkelerden ilan etti,
  • Saylan, 1986’da Hindistan’da Uluslararası Gandhi Ödülü’ne layık görüldü.

Ayşe Yüksel: “Türkan Hoca, sadece benim için değil birlikte çalıştığı herkes için, Lepra konusunu çok iyi bilen bir hekim, adil, eşitlikçi, çözümden yana, hoşgörülü, üretken, geliştiren bir yöneticiydi. Aynı zamanda çok iyi bir öğretmen, ihtiyaç duyduğunuzda da bir anne, arkadaş ve yönder idi. Ondan öğrendiklerimle mesleğimde ve yaşamımda hep güzel, verimli, olumlu şeyler yapabildim.”

‘İnandığı konudan asla vazgeçmezdi’

Saylan, özellikle lepralı hastaların hayatına kattığı sosyal destekler ile yaşadıkları stigmayı yok etti.

1986 yılında Hindistan’da Gandhi Ödülü’nü alan ilk kadın oldu.

2002 yılında emekli oldu ve CSD Başkanı olarak vefatına kadar görev yaptı.

Türkan Saylan ve Ayşe Yüksel, lepra çalışmaları sırasında Anadolu’da çocukların ve kadınların eğitimdeki eşitsizliklerine birebir tanık oldu.

“‘Herşeyi devletten beklememek gerek’ diyerek eğitimde eşitliği sağlamayı kendisine görev edindi. ‘Bu ülkede üniversite bitirip meslek sahibi olan her kadının Cumhuriyet’e borcu var’ derdi.”

“İnandığı ve yapmak istediği bir konudan asla vazgeçmez, sonuçlanana kadar da uğraşırdı. Cesurdu, kimseden çekinmezdi. Cumhurbaşkanı’na, Başbakan’a, milletvekillerine mektup yazar, telefon eder, önerilerini söylerdi. Söylediği işlerin takipçisi olurdu. Hesap sorardı.”

“Anadolu’da cüzzam hastalarının perişan durumda olan çocuklarını okutmaya, onlara okul, burs bulmaya çalışıyordum. Çoğu Kürt kökenli, kırsal alan kökenliydiler. O zaman bazı insanlar bana, ‘Hoca Hanım, bu çocukları neden okutuyorsunuz, bunlar büyüyüp bize silah çekecekler’ derlerdi. ‘Hayır, onlar okuyup öğretmen olacak, doktor olacak, bu bölgelere hizmet götürecek, bu insanları aydınlatacak. Asıl okumadıkları, bilmedikleri için terörist oluyorlar’ diye yanıtlar, bu ön yargılara üzülürdüm…”

BBC Türkçe

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.